Yeni Türkiye Eğitim Vakfı (YETEV) Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, “Kapitalist paradigma içerisinde fabrikalardan esinlenerek kurulan okullardaki çocuğu şekillendirmeye çalışan bir öğretmene değil, o çocuğun içindeki doğal yetenekleri, doğal potansiyeli tahrip etmeden açığa çıkarmaya çalışan birer rehbere ihtiyaç var.” dedi.
“İnsanlık İçin Eğitim” temasıyla bu sene Palet Montessori Akademisi MATEPP tarafından ikincisi düzenlenen Uluslararası Montessori Zirvesi, Çamlıca’daki Palet Okullarında yapıldı.
Zirvede bir konuşma yapan Bilal Erdoğan, Montessori modeliyle anaokulu kurma fikrini, eşiyle birlikte 2011 yılında hayata geçirdiklerini söyledi.
Türkiye’de pedagojisini başarıyla uygulayan örneklerin olmadığını görünce arkadaşlarını Montessori eğitici eğitimlerini almaya gönderdiklerini belirten Erdoğan, yurt dışından da başarılı uygulayıcıları Türkiye’ye davet ederek eğitimlerine dahil ettiklerini anlattı.
Bilal Erdoğan, bugün geldikleri noktada uluslararası yetkinlikte eğiticiler yetiştiren bir eğitim merkezi olarak faaliyetlerine devam ettiklerinin altını çizdi.
Montessori yönteminin kurucusu olan Maria Montessori’nin çocuklar üzerine yaptığı pedagojik tespitlerin kendilerini bu modele yaklaştırdığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Montessori, çocuğun dünyaya gelen kutlu bir misafir olduğundan hareket ediyor. Çocukluk ve yetişkinlik evrelerini farklı değerlendiriyor. Çocukken içinde özene bezene korunması icap eden bir cevher var. Bu cevheri koruyarak yetişkinliğe adım attırabilirsek, bunu başarırsak o zaman bu çocuk yetişkinliğinde en yüksek potansiyellerini gerçekleştirebilecek bir birey olarak dünyada hayatını sürdürebilir. Yani adeta insanın inşa sürecinin bu evrede gerçekleştiğini söylüyor.”
Erdoğan, bu yaklaşımın, Müslümanlığın fıtrat anlayışıyla da örtüştüğünü belirterek, “Kapitalist paradigma içerisinde fabrikalardan esinlenerek kurulan okullardaki çocuğu şekillendirmeye çalışan, aslında çocuğun şeklini şemalini değiştirip fıtratını örseleyen nosyona sahip bir öğretmen değil, o çocuğun içindeki doğal yetenekleri, doğal potansiyeli tahrip etmeden açığa çıkarmaya çalışan birer rehbere ihtiyacı var. Yine bu da bizim tasavvuf anlayışımızdaki mürşidi kamil konseptine benziyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu bağlamda Türkiye’de hakkıyla bir okul açmak istediklerini aktaran Erdoğan, önce anaokulu, sonra ilkokul düzeyinde Türkiye’de en iyi uygulamalarını yapan okullara sahip olduklarını vurguladı.
“Maalesef o katliamı yapan insanlar da bir zamanlar çocuktular”
Bilal Erdoğan, her eğitim modelinin iyi insan yetiştirme iddiasında olduğunu, ancak bugün Gazze’de yaşanan katliamın bu durumu doğrulamadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Pazartesi günü yine sınıflarımıza gireceğiz, okullarımıza döneceğiz. Yine çocuklarımızla buluşacağız. Onları kucaklayacağız. Gözlerinin içine bakacağız. Onlarla birlikte güleceğiz. Ama Gazze’de bir milyonun üzerinde çocuk, her gün ölen yüzlerce çocuk bunu yapamıyor. Bütün dinler iyilik vadettiklerini iddia ediyorlar. Biz de sınıflarımızda, çocuklarımız iyi olsun diye mücadele veriyoruz. Başka insanlara iyilik yapmanın bir erdem olduğuna inansın istiyoruz. Ama demek ki çocuklarımıza biraz bu dünyada varoluşlarıyla ilişkili daha makro, daha felsefi bazı şeyleri de erken yaşta aktarmanın gerektiği ortaya çıkıyor. Çünkü, maalesef o katliamı yapan insanlar da bir zamanlar çocuktular.”
Yahudiler ve Hristiyanların da Müslümanlar gibi aynı peygamberlere, aynı kitaplara iman ettiğine dikkati çeken Erdoğan, “Nasıl oluyor da bizle aynı dini geleneği paylaşan Batı dünyası, ekseriyetle tabii ki diyorum Gazze’de olan zulmün durmasını isteyen insanlar var elbette, bu katliamı göz yumarak seyredebiliyor?” diye konuştu.
Harvard Üniversitesinde okuduğu yıllarda, Yahudi profesörlerin kendilerine Yahudi kıssaları anlattıklarını ve kendisinin de bu duruma çok şaşırdığını aktaran Erdoğan, “Çünkü bütün insanlığı yaratan Tanrı’ya karşı farklı bir nosyonları, farklı bir vizyonları, görüşleri olduğunu fark ettim. Bir kere üstün bir ırk olduklarına inanıyorlar. Adeta Nazilerin onlara yaptığı gibi, üstün bir ırk olduklarına inanırken de kendilerinden başka insanların kendileriyle aynı değerde canlar taşıdığına maalesef inanmadıklarını tespit ettim ve gördüm.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, öğrencilere, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar bu dünyada bütün insanlar gibi yaşama hakkına sahip olduklarını, inançlarından bağımsız olarak öğretmeleri gerektiğini belirterek, “Yaşatarak onlara bunu aktarabilmek zorundayız. Onun için ‘Ben iyiyim. Ben güzelim. Ben çiçek, böcek çiziyorum. Ben sosyal medyada güzel paylaşımlar yapıyorum.’ ile olmuyor. Gerçekten bunu içinde yaşayabilen, hissedebilen ve dünyada zulümler gerçekleştiği zaman bunlarla dertlenen, bunlara üzülen, bunların olmaması için etrafındaki insanlarla iletişim kuracak bireyler yetiştirmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Biliyoruz ki insanlık için eğitim çok önemli”
İstanbul Milli Eğitim Müdürü Murat Mücahit Yentür de b-Bakanlığın da okul öncesi eğitim verirken, çocukluk dönemine dair yoğun bir çalışma yaptığını belirterek, İstanbul’da ve Türkiye’de en büyük hedeflerinin hiçbir çocuğun okul öncesi eğitimden geri kalmaması olduğunu söyledi.
İstanbul’da resmi ve özel olmak üzere toplam 2 bin 614 okul öncesi kurumda öğrenim gören öğrenci sayısının 297 bin 718 olduğu bilgisini paylaşan Yentür, “Bu fiziki mekanların oluşturulması elbette çok önemli. Ama esas kısım içerik, öz, müfredat, materyal gelişimi ve ortam hazırlanması bu işin en önemli kısmı. Bundan daha önemlisi tek başına yetkin bir öğretmenimiz, yetkin bir eğitici, bu işin en esaslı kısmı.” dedi.
YETEV Okulları Genel Müdürü Hayati Oktay da Palet Okulları olarak 12 yıldır edindikleri bu tecrübeyi, bugünkü zirvede katılımcılara, hem atölyelerle hem de akademisyenlerle birlikte paylaşma ve tartışma fırsatı sunacaklarını söyledi.
Temayı seçerken Gazze’de yaşanan zulmü de göz önüne aldıklarını belirten Oktay, “Biliyoruz ki insanlık için eğitim çok önemli. Onun için de temayı seçerken buna dikkat ettik. Toplumun rehberi olan biz eğitimcilere düşen belki de en önemli görevlerden bir tanesi sadece çocuklarımıza akademik bilgiyi vermek değil, ahlaklı olmayı, erdemli olmayı, yardımsever, iyilik sever olmayı öğretmektir. Bunun için bizlere büyük görev ve sorumluluk düşüyor.” diye konuştu.